22 Mart 2015 Pazar

Evimin Yeni Güzelleri; Çuha... Yıldız... Şakayık... Kalanşo... Benjamin...

Çiçeklerle ve böylece toprakla haşır neşir olmak ne hoş... İnsanoğlu fıtratı icabı toprağa dokunmak, toprakta gezmek ve hatta kimi zaman toprağın üstüne boylu boyunca uzanmak istiyor, kendimizden biliyorum :-) Evin havasını ısıtmak, huzurunu arttırmak için de illa ki canlı çiçek.. Evimde yol arkadaşım ve çocuklarım dışında bir canlının sorumluluğunu alabilme noktasına nasıl geldiğimi daha önce Çiçeklerle Terapi başlıklı yazıda anlatmıştım. Bu konudaki diğer yazıları ise burada ve burada bulabilirsiniz. 



Bu saksıdaki çuha çiçeklerimi yarı yıl tatilinde hiç de üşenmeden taaaaa İstanbul'dan getirmiştim. Bir buçuk ay oldu, beni bırakmadılar çok şükür. Sümbüllerimin ve yanındaki (fotoğrafta tam görünmeyen) çiğdemlerimin soğanlarını 3-4 ay kadar önce dikmiştik bu saksıya. Yeni yeni açmaya çalışıyorlar.


Bunlar da üzüm sümbül olacaklar eğer nazlanmayı bırakıp da gelişmeye devam ederlerse... Rüzgar gülümüz de İstanbul'dan hatıra..

Yıldız...

Burada haftanın iki günü pazar kuruluyor, evimize yürüyüş mesafesinde. Biri hemen sokağımızın sonunda, cumartesi günleri kuruluyor. Daha çok gıda ürünleri satılıyor. Biraz daha uzak olanı ise çarşamba günleri kuruluyor ve ne ararsan var. Parça kumaşından tut canlı çiçeğine kadar... Oğulçeyi okula bırakıp da sabahın erken saatinde bu pazara gitmeyi çok seviyoruz. Kızçe de benim kafadan; canlı çiçek börtü böcek! Gez gez bıkmaz :-)) Yıldız ve şakayık çarşamba pazarından.

Şakayık...


Bahar gelince marketlere de şenlik geliyor bence. 'Özel ürün' günlerinde canlı çiçekler, çiçek soğanları, tohumlar, toprak, saksılar, çiçek vitaminleri vs.. dolup taşıyor sepetlerde. E ben de bahçemi yeni yeni kurduğum için böyle zamanlarda gözüm dönüyor :-) Lavanta, karanfil, kasımpatı, nergis ve horoz ibiği tohumları aldık.


Güneşi görür görmez oğulçeyle kolları sıvadık ve eski topraklarımızı torfla karıştırdık, toprağı iyice havalandırdık. Saksılara paylaştırıp tohum paketlerinde yazdığı gibi tohumlarımızı ektik. Hangi saksıya hangi tohumu ektiğimizi hatırlamak için de tohum paketlerini saksıların kenarına iliştirdik. 


Salonumdaki çiçeklerim henüz nazlanma döneminde. Sol öndeki kalanşo evimize geldiğinden beri (bir buçuk ay) kırmızı çiçeklerini artırdı, eksiltmedi fakat şimdi şimdi biraz dökmeye başladı. Onun rahatlığıyla saksısını değiştirdim. Ama arkasındaki benjamin pek narin. Yeri değişmeyecek, suyu hep aynı günde aynı miktarda verilecek. Toprağı mayıs ayında değişir vs. O sebeple de dokunulmazlığı var. Kılıç çiçeğim ise 4. yaşını aynı saksıda doldurdu. Artık taşınmak istiyor. Fakat ben şanına layık toprak saksı arayışındayım. Bulur bulmaz onu da rahatlığına kavuşturacağım inşallah. 


Bu hafta yol arkadaşımın okuluna çıkarma yaptık. Oldukça geniş bahçesi var okulun. Oğulçe ve kızçe için biçilmiş kaftan. Alabildiğine koşup keşif yaparlarken kesilmiş bu ağacı gördüler. Onlar budandı zannetti ama çiçekleriyle yerde yatışı benim içimi sızlattı. Çiçekli ağaç budanmaz ki. Ağaçlar bildiğim kadarıyla sonbaharda, yapraklarını da döktükten sonra budanır. Hem de çiçeklerinin sıklığına bakılırsa meyve ağacı olabilir. Canlı-taze ağaç kesmenin insan öldürmeye denk tutulduğu günlerden geldik bugünlere... 


Çocuklara bunları anlatınca bir iki dal kırıp evde suya koydular. Bahçeye ekeceklermiş, bunları bari kurtarabiliriz, dediler.


Bu fotoğraf da yağmurlu geçen hafta sonundan kalma... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder