25 Kasım 2015 Çarşamba

Charlie'nin Çikolata Fabrikası...

Film sezonunu açtık. Aslında açılış için başka bir film seyrettik, onu daha sonra yazacağım. Bugün izlediğimiz film ise uzun zamandır listemdeydi, ancak sıra geldi :-)
Film hakkında teknik tahlil yapacak bilgim yok fakat içerik olarak hem de anne gözüyle çok şey anlatabileceğimi düşünüyorum. Ne kadarını anlatayım ne kadarını izleyicinin o andaki yorumuna bırakayım onu netleştiremedim. Bakalım ne çıkacak ortaya. Buyurun;


Roald Dahl'ın "Charlie and the Chocolate Factory" isimli kitabından sinemaya uyarlanmış film 2005 yılında yapılmış ve 115 dk. sürüyor. Süresi bize uzun gibi gelmişti ama izleyiciyi öyle bir konuya dahil ediyor ki nasıl geçtiğini anlamayabilirsiniz. 


Filmden paylaşacağım resimleri tararken hem içeriğindeki sürprizler hakkında ip ucu vermek istemedim hem de pek çok kişinin ilgisini çeksin ve çocukla bir şekilde temas halinde olan herkes muhakkak seyretsin telaşına düştüm. Filmler çok geniş kitleler muhatap alınarak çekilseler de aslında her insan hayata baktığı gözlüklerle seyrediyor filmi ve bakış açısı kadar nasipleniyor. Benim gözlüğüme takılanlar ve çocuklarımın dikkatini çekenler burada yazıya dökülenler... İlk fırsatta kitabını okumayı da istiyorum. Çünkü senaryolaştırma esnasında asıl verilmek istenen derin mesajların atlandığını ve yorum-çıkarım yapmanın izleyiciye bırakıldığını görebiliyoruz. 



Her şey bir altın bilet bulma macerasıyla başlıyor. Altın bilet bulmayı isteyen 5 çocuk ve hayatlarına mercek tutularak devam ediyor. Burada çok belli bir tasnif var;
1.Sınır koymayan-hedef göstermeyen aile
2.Maddi gücünü çocuğuyla iletişimin en önemli aracı haline getiren aile
3. Aciz-pasif ve günümüzün genel geçer kabüllerine teslim olmuş aile
4.Yarışan ve yarıştıran aile
5.Sadece sevgi ve samimi ilgiyle yuva kurmayı başarabilen 'geniş' aile.
6.Sahtekar aile (buna bir kaç cümle ile yer ayrılıyor filmde.)



Kolay bir şekilde anlaşılacağı gibi ailelerin tamamı çocuklarının mutlu olmasını istiyor ve kendi icaplarınca bunun için gayret sarfediyor. Altın biletin bulma ve sonuçlarına muhatap olma süresi boyunca yaşananlar hayata çok benziyor. Sadece yolun sonuna odaklananlar, yolculuktan ders çıkaramayanlar, yolculuk esnasında güdülerini kontrol edemeyenler, her şeye müdahale edip olayların seyrini değiştirebileceğine inananlar... Yolculuğun getirdiği tuzaklara birbir yakalanıyorlar. 
Filme hareket katan şarkıların sözleri de dikkate değer.
Filmin sonu kolayca tahmin edilebilir bir final.

Ağımıza takılan çelişkiler :-))

Profesyonel bir teknik zeka ile hazırlıklar yapan kişi tuzaklarını ahlaki değerler üzerinden inşa ederken 'aile' kavramına başkaldırıyor. Bunu psikolojik sebeplere bağlayan senarist böyle bir aklın manevi değerler kavramını nasıl içselleştirebileceğini düşünmemiş olmalı. 
Mutlu olmakla para sahibi olmayı birbirinden ayrıştırabilen, asgari ihtiyaç sınırında yaşam mücadelesi veren ailenin mensubu çocuk yolda bulduğu paraya temenna edebiliyor. Üstelik doğum günü hediyesi yahut bizdeki kefen parasına karşılık gelen tedbir parasının fedakarlığıyla bulunamayan bilet, kendisine ait olmayan bir para ile bulunabilir hale getiriliyor. 
Ahlakı temsil ettiğini zannettiğimiz ailenin reisi, çalıştığı iş yerinden gizlice parçalar toplayıp oğluna hediye edebiliyor ve oğlunu mutlu ettiği için gurur duyabiliyor. 

Etkilendiğimiz Sahneler;

Birgün gelip de dünyanın en büyük ve teknolojik çikolata fabrikasına sahip olan Wolly'nin küçük yaşlarda gördüğü antipatik eğitim metodu bana çok tanıdık geldi :-(  Sağlık konusundaki hassasiyetlerimle, -şimdilerde giderek ölçüyü yakalamaya çalışsam da- çocuklarımın ya da etkim altındaki sevdiklerimin hayatını bazen zehir eder hale gelebiliyorum. Burada dişçilik yapan ve oldukça liyakat sahibi babanın çok sevdiği biricik oğluna, sırf onun iyiliği için yaptığı muamele o açıdan içimi acıttı. 
Çocukların geniş aile içerisinde büyümelerinin, nasıl kendiliğinden hayat okulu ortamı hazırladığını görmek de ibretliktir. Şefkat ve anlayış timsali anne, sorumluluklarının bilincinde baba, bütün gün yataktan çıkamasalar dahi sözleriyle tecrübelerini-sevecenliklerini torunlarına aktarabilen dede ve nineler. Bu, eksikliğini en çok hissettiğim duygudur çocuklarım adına. Hayatın oldukça zor şartlarıyla mücadele etmek zorunda olan anne ve babaların bunaldığı anlarda çocuk için sığınılacak ve şımartılırken bile eğitilecek bir sıcacık liman olabilse yaşlı kucağı..

Velhasıl... Bize ait olmayan bir kültürün senaryolaştırdığı ve kitabın vukufiyetinden rant amacıyla taviz verildiği unutulmamak üzere; çocuklarla birlikte izlenebilecek, üzerinde sohbet edilebilecek, keyifli zaman geçirirken pay çıkarılabilecek bir filmdir. Şuurlu anne-baba tedbirleri ve korumacılığıyla seyredilmelidir ;-)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder