28 Mayıs 2014 Çarşamba

Baklava Yufkasından Börek ve Badem Ezmesi..


Günaydın...
Yol arkadaşımı mekan olarak bizden çok uzaklara yolcu edeceğimiz sabahlarda, geride kalan olmanın verdiği burukluk sahip olduklarımıza bolca şükretmemizle karışıyor ve soframızı öyle hazırlıyorum... Dinlediğim sohbetlerin birinde "Kadındaki marifet dışarıda kıyametler koparken dahi yuvasını koruyabilmesi, huzurunu muhafaza edebilmesindedir" deniyordu. Önüme bakarken ne yazık ki kaygılım pek çoğumuz gibi. Ama sürekli ruhumu besleyecek yayınlar okumaya, müzikler dinlemeye, inancımın gereklerini daha disiplinli yerine getirmeye gayret ediyorum. 

Fotoğrafta biraz koyu çıkmış ama rengi daha açık aslında.
 Bu böreği elimdeki imkanlar dahilinde hazırladım. Sabah börek yapacaksam akşamdan hızlıca buzluğumdan yufka çıkarırım. Bu akşam o kadar hızlı olmuş ki baklavalık yufka çıkardığımı fark etmemişim :-)) Böylece bir süre önce pişirdiğim tahinli baklavamdan artan yufkalarım da değerlenmiş oldu..
Malzemeler;
Yaklaşık 15 yaprak baklavalık yufka
4 yumurta (yumurtayı asıl haliyle yemeyi reddeden oğulçem için bol yumurtalı)
Yaklaşık bir bardak süt/ayran/kefir (benim tercihim her zamanki gibi kefir, caaannnıııımm probiyotikler çalışsın sabah sabah)
1 sb. kadar peynir
1 çy b zeytinyağı
Tuz

Yumurta,kefir,yağ ve tuzu sos haline getirinceye kadar çırpıyoruz. Yufkaları teker teker parçalayıp tabanına yağ sürülmüş seramik tavaya yerleştirirken aralarına sos gezdiriyoruz. Yufkaların yarısına geldiğimizde peyniri serpiştirip devam ediyoruz. Kalan sosu en üste döküyoruz. Yaklaşık 15 dk. orta ateşte önlü arkalı pişiriyoruz. 
Bu böreği yedikten sonra başka böreklere yüz vermezsiniz demek biraz abartılı olur ama gerçekten aranacak türden olduğunu söyleyebilirim :-)



Sıradaki tarifim de medya masalları dinlemeyi reddeden, Allah'ın yarattıklarının aslına saygı duyan, kendine ve mutfağına güvenen, aramayı bırakmayan, pes etmeyen annelere gelsin :-) Gıda (!) şirketlerine ve bize dayattıklarına asla muhtaç değiliz. Bu yöndeki tariflerime devam edeceğim inşallah...

Gün ışığı...
Malzemeler;
1 sb. çiğ badem ya da güvendiğiniz badem unu
3 yk. (yaklaşık) bal (market balı değil desem???)
Önce bademi rondodan geçiriyoruz. İşte bütüüüüünnnn bu malzemeleri binbir zahmetle (!) karıştırıp yerken buram buram badem kokusunu ve lezzetini dilimizde damağımızda hissedeceğimiz ezmemizi hazırlıyoruz..........:-))))
Kullanım yerleri;
Kahvaltı ve sair öğünlerde ekmek üstü, tatlı krizlerinde can kurtaran, kalsiyum, potasyum, çinko eskiliğinde tamamlayıcı madde...
Kandırılmamak için çaba sarfetmek çok da zor değil aslında, Allah zamanlarımıza bereket versin. Ve gücümüzü eksiltmesin...
Afiyet olsun...


26 Mayıs 2014 Pazartesi

Bitkisel-Hayvansal Kalsiyum Rekabeti; Susam Sütü

Bildiğiniz gibi bir ara görsel ve buna bağlı olarak devamında yazılı medyada Kan grubuna göre beslenme usulleri revaçtaydı. Ben de çok sözü geçen kitaplardan bazılarını okumuştum. Sonra beslenmenin bir bütün olduğunu ve gıdaları sınıflandırmak yerine mümkün oldukça sağlıklı olanlarını tüketmenin önemini anladım. Zaten az yemenin, sürekli bir şeyler yemek fikrini aklımızdan çıkarmanın çok daha sağlıklı ve insan vücudunun yapısına uygun olduğunu biliyoruz. Ayrıca bunun metabolik sonuçlarının yanında manevi neticelerini de yaşadıkça tecrübe etmekteyim çok şükür. Her ne kadar gıda intöleransına inansam da, ben işin özünün yine atalarımınızın sözünde yattığını düşünüyorum; 'her şeyin aşırısı zaralıdır', ölçü, denge hayatın her safhasında zaruridir. 


Bu girişten sonra yine de inek sütüne alerjisi olanlar ya da hayvani kalsiyum kaynaklarının zararlı olduğunu düşünenler için bir tarifim var; Susam Sütü! Tabii ki benim keşfim değil, öğrendim ve yapıyorum. Benim için susam sütünün en cazip yanı inek sütüne göre yaklaşık 1'e 4 oranında daha fazla kalsiyum içermesi. Tabii bunun yanında inek sütünün üretim ve tedarik aşamalarında başına gelenleri kulak ardı ediyorum. 
Ben evimde şöyle bir düzen oturtum. Her sabah çocuklarıma bir bardak az zencefil ve ballı inek sütü içiriyorum. Öğle yemeğinde birer kase yoğurt yiyorlar ve akşam da kefirli ayran içiyoruz hep birlikte. Bu hem kolay uykuya geçmelerini sağlıyor hem de kefiri yalnız başına çok istekli içmedikleri için yoğurtla karıştırıp ayran olarak sunuyorum. Susam sütünü de bazen bunlardan birinin yerine ikame ediyorum :-)

Tam ben fotoğraf çekerken bardaklara uzanan oğulçemin eli.

Susam Sütü;
1 sb. çiğ susam 
1 tane olgun muz
1 tk. keçiboynuzu tozu
1 yk. bal
1 çy k. tarçın
Çiğ susamı yıkayıp akşamdan ıslatıyorum. (Susamı cam bir kavanoza koyup üzerini dört parmak geçecek kadar su ekliyorum.) Sabah blendırdan geçiriyorum. Sonra yoğurt kesesinden sıkarak süzüyorum (çıkan posayı kesinlikle atmıyorum, ilk yaptığım keke kurabiyeye ekliyorum.) Süzdüğüm süte diğer malzemeleri ekleyerek robottan geçiriyorum. 
Keçiboynuzunun, bal ve tarçın zaten başlı başına doğal antioksidan ve enerji kaynağı olduğu için çocuklarım bu sütü içtiklerinde çok mutlu oluyorum :-))
Ben sütümüzü hazırlarken benim afacanlarım da kendi çaplarında iksir hazırlıyorlardı mutfaktaki baharatlarımı kullanarak. Sütü içtiklerinde oğulçem; "Anneeeee asıl iksir bu olmuuuuuşşşşşş" diyerek beni onurlandırdı....



Bir yudumda bitirilmiş sütten geriye kalanlar...

23 Mayıs 2014 Cuma

"Bayat Ekmek Krebi"nden Umulmayacak Lezzet..

Yaklaşık on gündür özel şeyler hazırlamak içimden gelmiyordu. Bu sabah şeytanın bacağını kırmak istedim. Bayat ekmekli tariflerimize devam ederken bir de tamamen benim fikrim olan krep dürümünü tanıştırayım sizinle..


Şef (!) yanında ev yapımı erik şerbeti tavsiye ediyor  :-))
Krep tarifi diğer pek çok tariflerim gibi buradan. Ben farklı olarak süt yerine kefir kullandım ve biraz da karabiber ekledim. İçine sucuk koymadığım kreplerime muskat rendelemeyi de severim,aklınızda bulunsun :-)


Krebi klasik yöntemle hazırladıktan sonra asıl benim tarifim geliyor. Aslında çok basit ve bu basitliğinden umulmayacak kadar lezzetli bir kahvaltılık oluyor. Hatta görsel olarak biraz daha uğraşılsa beş yıldızlı mutfaklarda yenilebilecek güzel bir öğün haline gelebilir...


Bu, günlerini evinin dışında geçirmek zorunda olan yol arakadaşımın torpilli dürümü :-). Kreplerin içine sucuk ve kaşar dilimlerini bu şekilde yerleştirdikten sonra dürüm gibi sarıp tost makinasında iç malzemesi iyice özleşene kadar pişiriyoruz.


Bunlar da benim içimde baharlar açtıran çiçeklerim... Bu anın benim için özel bir anlamı var, oğulçe artık ağabey olduğunu kabullenip kardeşini salıncakta sallamak, tahterevana bindirmek gibi ona göre büyüüüüükkkk sorumlulukları üzerine alıyor... Çok şükür..

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Sadece Tarih Düşmek İçin...









Ne bloguma yazı koyacak halim ne de sanal alemdeki gerçekliğinden asla emin olamayacağım bilgileri takip edecek gücüm var.. Bir hafta geçti ama hala içimdeki boşluk, etkisiz tepki verme psikolojisinin yıkıcı hissi geçmedi. Yanlışların her yanımızı kapladığı şu dünyada doğruları bulduğunu hatta yaşadığını iddia etmek ne cüret.. Şimdi içindeki huzurun bile beni vicdan azabına terk ettiği yuvamın kuşatıcı iklimlerinde sessiz kalma, yalnız kalma, tefekkür etme zamanı benim için..

YALNIZLIĞA ÖVGÜ

El uzanmaz bir yerinde uçurumun, 
Sessiz, kimsesiz, uykusuz,
Günahtan korunmuş, sevgiden zorlu
Ve kurşunca korkusuz,
Çiçek yalnızlığım...

Açılır gecemin o güleç penceresi,
Başlar kirpik uçlarımda bir eski savaş,
Dikilir yamacına çözülmemiş düğümlerin,
Kın içinde kılıç, mancınıkta taş,
Gerçek yalnızlığım...

Sen anıtlar içinde en yüce anıt...
Diz çöktü önünde kaç tümen atlı...
Sen en eski mavi, en eski çeri...
Gökten inmiş gökçe kutlu,
Gökçek yalnızlığım...

Dilaver Cebeci- Ve Sığınırım İçime...

13 Mayıs 2014 Salı

Bebek Mevlidi ve Sultan Lokumu...


Geçtiğimiz haftasonu ikiz yeğenlerimin bebek mevlitleri vardı. Çok kalabalık olmasa da çok telaşlı geçti ve fazla fotoğraf çekemedik. Annemin ve ablamın şiddetli sansüründen kurtarabildiklerim ise aşağıdakiler sadece :-)



Bunlar ablamın misafirleri için hazırladığı ikramlık ve küçük hediyeler. Bisiklet sepetinin içinde minnacık bebek patiklerine doldurulmuş şekerler vardı. Diğerleri de lokum ve badem şekeri..


Bunlar da benim hazırladığım Sultan Lokumları. Tarifini buradan bulabilirsiniz. Bu lokumları klasik mevlit tabağına dahil ettik :-)


Bu tabak-bardak-peçete çocuklar için hazırlanmıştı fakat çocuklar öyle coşkuluydular ki bir ara bardaklarla deney yapıldığına, peçetelerin uçağa, tabakların frizby e dönüştüğüne şahit olduk......


Mevlidin başlamasını bekle(ye)meyen ve hatta minnacık bebekler eğlenceden ne anlar edalarında eğlencenin dibine vuran minişler... Günün tadını en çok onlar çıkardı..


Bunlar da günü gerek ağlayarak gerek kusarak gerek uyuyarak geçiren ve gerçekten de eğlenceden anlamayan (!) ama her halleriyle toplanma sebebimiz olan ikizçeler...

9 Mayıs 2014 Cuma

İncesaz 8- Geçsin Günler




Daha önce farklı sebeplerle bahsettiğim terapi mekanlarım vardır benim çok şükür. Öğrencilik yıllarımın Beyazıt safhasında en zevk aldığım şey Beyazıt'tan Sultanahmet'e uzanan Yeniçeri Caddesi'ni yürüyerek geçerken oradaki çeşitli Vakıf'lardan gelen klasik müzik seslerini dinlemekti. Bu bazen 'Köprüler' olurdu bazen 'Niyazi Sayın' bazen de 'İncesaz'. 
Dün alakasız bir sebeple oğulçe ve kızçeyi dedelerinin nezaretine bıkarıp oralara tekrar gitme imkanı bulunca Vakfın kitap satış yerine uğramadan geçemedim. İncesaz'ın Geçsin Günler albümü alarak çıktım ve Çorlulu Alipaşa'da bir elma çayı içerek daldığım hülyadan evime dönüş yolunda uyandım :-)
Aşağıda yazacağım sözler albümden, benim çok hoşuma gitti. Albümü de dinlemenizi tavsiye ederim.
 


Derya
Uyandı mahzun şehir, güneş boyar damları
Küstüler vapurlara deli gönlümün martıları
Beyaz tebeşir kader karartmış tahtaları
Çal kapımı unuttum eski kırgınlıkları

Mabed dünya zifiri karanlıkmış
Senle menekşeler mor odalar aydınlıkmış
İhtiyacımız ince bel iki utangaç bardak
Bir de hafif hafif kaynayan bakır bir çaydanlıkmış

Aşk sarma tütün yürek ister bırakmaya
Ah niyeti yok gözlerimin kapanmaya
Yırt biletleri geç mi kaldık yaşlanmaya
Tut ellerimi, yangın yeri deniz derya

Uyandı mahzun şehir, güneş boyar damları
Küstüler vapurlara deli gönlümün martıları
Beyaz tebeşir kader karartmış tahtaları
Yazar mıyız yeniden kopan yırtılan sayfaları...

Söz; Mustafa Cem Pehlivan
Müzik; Murat Aydemir

8 Mayıs 2014 Perşembe

Çokomel Bahane....

oğlumun evimizin önündeki kırdan toplayıp getirdiği bir türlü gel(e)meyen bahar çiçekleri...

Epeydir bir bahar yorguluğudur gidiyor bütün mevzuların düğüm noktası olarak.. Artık neredeyse iki kişi bir araya gelince konuşulanlar yorgunluk, bezginlik, umutsuzluk çevresinde dönüp duruyor. Sonra adına 'bahar yorgunluğu' deyip geçiveriyoruz üzerinden. Bu hal beni yaklaşık bir aydır esir aldığı için canım hep yavaşlayıp kitap okumak istiyor, hatta mecburen yaptığım işler esnasında, ortalıktan el ayak çekilince koltuğa gömülüp konsolumun üzerine sıraladığım kitaplarımı okşaya koklaya okuyacağımın hayalini kuruyorum. Ama çoğu kez ev canavarlarımın uyuyup da ortalığın sakinleşmesi anına kadar ben uyku havasına bürünmüş oluyorum. Şu sıralar, bir kitap okuyup çay kolik olduğum durumum yine bir kitap okuyup kafein perhizine girme haline doğru değişti. Bu sebeple enerji bulmak için epeyce gayret sarfedip arayışlara girmem gerekti :-)
Size ilk ve şiddetle tavsiyem; yerli malı antidepresan tavsiyesi başlıklı yazıyı okumanız olacak. Gülse Birsel'in yazısı için linke tıklamanız yeterli. 
İkinci şiddetli tavsiyem ise hergün zamana yayarak aşağı yukarı on bardak su içmenizdir. Ben sabah kalkar kalkmaz avucuma koyduğum bir çimdik tuzla birlikte bir bardak su içiyorum. Sonra da bir bardak ballı sirkeli (sirkeyi kendim yapıyorum) su içerek güne başlıyorum. Beni gören miniklerim de bir kaç gündür bu düzene merak saldılar. Bakalım ne kadar devam edebilecekler :-)




Bütün bunlardan sonra tarifini  buradan bulabileceğiniz çokomelimize geçebiliriz... Ölçüleri ve tarifi gözünüz kapalı yapabilirsiniz. Bizim evde çok sevildi. Fakat ben size yaparken yaşadığım tecrübeleri yazacağım fikir olması için.


Her aşamasını birebir uyguladığım çokomelimi bir anlık gafletle tezgahın üzerine serdiğim yağlı kağıda dizdim bütün işlemleri tamamlanınca. Fakat benmari usulü eritilen çikolatalar buzdolabına girmeden eski sertliklerini yakalayamadıkları için çokomelleri tekrar buzdolabına koymam gerekince yağlı kağıdı tepsiye aktarırken mutfak kazası yaşadık ve hepsi tam da katılaşmadan birbirine yapışmış oldu. Çözüm olarak pasta süsüyle görüntüyü kurtadığımı düşünüyorum ama bir dahaki sefere hiç risk almam :-)