18 Mart 2014 Salı

İstanbul Oyuncak Müzesi

Hazır havalar bahara dönmeye tam karar verememişken çocuklarımızla gidebilecek kapalı mekan tavsiyelerine devam edelim.
Büyük heveslerle gittiğimiz müze ile ilgili olumlu olumsuz izlenimlerimizi aktarmadan önce müzenin resmi web sayfasından alıntıladığım bilgilere bir göz atın isterseniz; (istanbuloyuncakmuzesi.gov.tr)

müzenin girişi; hemen sağ taraftan da bahçeye girilebiliyor

İstanbul Oyuncak Müzesi 23 Nisan 2005 yılında şair/yazar Sunay Akın tarafından kurulmuştur. 1700’lü yıllardan günümüze oyuncak tarihinin en gözde örneklerinin sergilendiği müze Göztepe semtindeki tarihi bir köşkte yer almaktadır.
Sunay Akın’ın 1990 yılından başlayarak pekçok ülkedeki koleksiyonerlerden, antikacılardan ve açık arttırmalardan kitaplarının ve de gösterilerinin telifleriyle satın aldığı oyuncak tarihinin en değerli eserleriyle kurulan İstanbul Oyuncak Müzesi, uygarlık tarihini daha eğlenceli, daha akılda kalıcı bir öğrenme yöntemi ile ziyaretçilere sunmaktadır.Örneğin, uzay oyuncaklarının sergilendiği bölümde Ay’a ulaşma çabası, tren oyuncakları bölümünde ise sanayi devrimi oyuncakların diliyle anlatılmaktadır. Müzenin dekoruda bu düşünceyle sahne tasarım sanatçısı Ayhan Doğan tarafından tasarlanmıştır. Müze bir şair tarafından açılmış olması ve bir sahne tasarım sanatçısı tarafından tasarlanmış olması özelliği ile de dünyada bir ilki teşkil etmektedir.
İstanbul Oyuncak Müzesi’nin en önemli özelliklerinden birisi de aileyi bütün üyeleri ile kucaklamasıdır. Müze bu özelliğiyle üç kuşağın birarada zaman geçirebileceği ve ortak mutluluğu paylaşabileceği bir mekandır. Nine/dede, anne/baba çocuklarla birlikte bir zaman makinasında çocukluklarına doğru yola çıkarken, birbirlerine kendi dönemlerini anlatmanın keyfini çıkartırlar. Oyuncak müzesinin koridorları ‘’Bundan bende vardı!’’ cümlesi ile başlayan ve çocukluk hatıralarının anlatıldığı sesler ile yankılanmaktadır.
İstanbul Oyuncak Müzesi ile birlikte Avrupa ülkelerinde büyük öneme sahip olan oyuncak müzeleri konusunda ülkemizdeki boşluk tamamlanmış ve İstanbul Oyuncak Müzesi dünyadaki örnekleri arasında önemli bir yere sahip olmuştur. 2012 yılının Kasım ayında İstanbul Oyuncak Müzesi tarafından gerçekleştirilen ve dünyada bir ilk olan TOYCO-2012 İstanbul ( Avrupa Oyuncak ve Çocuk Müzeleri Birliği ) buluşması ilk kez Türkiye’de gerçekleştirilmiştir. Bu sayede İstanbul Oyuncak Müzesi dünyada çocuk ve oyuncak müzeleri birliği kurulması konusunda öncü olmuş, İstanbul’a ‘oyuncak  boşluk tamamlanmış ve İstanbul Oyuncak Müzesi dünyadaki örnekleri arasında önemli bir yere sahip olmuştur. 2012 yılının Kasım ayında İstanbul Oyuncak Müzesi tarafından gerçekleştirilen ve dünyada bir ilk olan TOYCO-2012 İstanbul ( Avrupa Oyuncak ve Çocuk Müzeleri Birliği ) buluşması ilk kez Türkiye’de gerçekleştirilmiştir. Bu sayede İstanbul Oyuncak Müzesi dünyada çocuk ve oyuncak müzeleri birliği kurulması konusunda öncü olmuş, İstanbul’a ‘oyuncak müzelerinin başkenti’ ünvanını kazandırmıştır.
İstanbul Oyuncak Müzesi ülkemizdeki diğer oyuncak müzelerinin de açılması için örnek teşkil etmiştir. 2011 yılında, Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan Antalya Oyuncak Müzesi ve 2013 yılında da Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi, İstanbul Oyuncak Müzesi kurucusu Sunay Akın’ın danışmanlığı ve küratörlüğünde kapılarını ziyarete açmıştır. Sunay Akın ayrıca Barış Manço Müzesi ve Antalya Soba Müzesi'nin kuruluşlarında da danışmanlık yapmış, katkılarda bulunmuştur.


Yazının başında da belirttiğim gibi biz türlü meşakkatlere katlanarak (evimiz müzeye yaklaşık iki saat mesafede) ve büyük hevesle, merakla gittik. Sokağa girdiğiniz anda tabiri caizse müzenin kokusunu duymaya başlıyorsunuz; gelişigüzel yerleştirilmiş hayvan maketleri, müze levhaları sokakta başlıyor. Müze, müstakil dört katlı ahşap bir evin dönüştürülmesiyle mekan bulmuş. Güzel de bir bahçesi var.
Genel olarak çocuklar düşünülerek kafeterya, tuvalet, hediyelik eşya bölümleri tasarlanmış. Hele denizaltına uyarlanan tuvalet oğulçenin ilgisini çekti. Tuvaletlerde bir sürü bilgilendirici, çevre hassasiyeti geliştirici levha var.
Müzenin tamamı dört kat (bir de çatı katı var ama oraya giremiyorsunuz, merdivenlerden çıktığınızda sizi karşılayan tematik manken dizilimi var. Her katta küçük küçük odalar, odaların içinde cam bölmelerde belirli bir konu dahilinde dizilmiş oyuncaklar var.



Dünyanın çeşitli yerlerinden getirilmiş oyuncaklar ve yer yer oyuncakların hatıralarını anlatan notlar eminim sizin çok ilginizi çekecek. 
Gelelim olumsuz düşüncelerime;
Oyuncak müzesi denilince insanın aklına tabii ki çocuk geliyor ama bence çocukluk gelmeli, çünkü genel olarak bir çocuğu çekebilecek, bütün o katları çıkıp odaları tek tek gezecek ve sergilenen oyuncaklarla eğlendirip hoş vakit geçirtebilecek bir düşünce çocuklar için çok da uygun değil bence. Yani benim oğlum bütün odaları hızlı hızlı geçip 'hani anne, nerede oynayacağımız oyuncaklar?' diye sordu durdu. 
İnsanın nesneleri tanıma süreci en ilkel haliyle ağzına almayla başlar (bebeklerimizde hepimiz yaşadık bunu), eline alıp inceleme, içindekini merak etme (çünkü ortalama 11 yaşına kadar soyut algısı tamamlanmamıştır) ve bu sebeple parçalama, kırma, sonra onlarla oyunlar kurma (ki burada hayal gücü devreye giriyor) ve son olarak da seyrederek mantık kurma, derinleşebilme sırasıyla devam eder. Böylece çocuk hele ki erken çocukluk dediğimiz merak ve tecrübe etme dönemini yaşıyorsa müzelerde sıkılır durumdadır. (bir kaç müze ziyaretimizi de başka bir yazı da anlatacağım ki tamamından neredeyse mutsuz ayrıldık :-((   )
Bütün bunlarla birlikte müzenin web sayfasını incelerseniz aktivite programlarını görebilirsiniz. Biz hafta içi gittik, bütün planların çalışan anne babalara göre yapılmış olması ayrıca can sıkıcıydı. Şimdi nasıl bilmiyorum ama hafta içi hiçbir faaliyet yoktu. Çocuğunuz faaliyetleri yaparken siz de rahat rahat gezebilirsiniz belki :-)
Sonuç olarak;
Hafta sonu çocuklarıyla birlikte güzel vakit geçirmek isteyenlerin beklentilerini alt seviyede tutarak gidebilecekleri bir mekandır bana göre. Müzede oğlumu sakinleştirmeye çalışmaktan ben rahat rahat inceleyemedim vitrinleri :-)) Çocukluğundan izler görmek isteyen yetişkinler bence muhakkak yalnız gidip sakin sakin gezmeli orayı....

2 yorum:

  1. Bana da sanki çocuklar biraz daha büyüyünce gidilmesi gereken bir yer gibi geliyor. Sonuçta ufaklıklar oyuncak dediğin ele alınıp oynanan olarak düşünüyorlar. Bu nedenle gitmeyi hep erteliyorum.
    Ev Sahibesi :)

    YanıtlaSil
  2. Evet, bence de.. Hatta büyüyünce eşleriyle gitsinler :-))

    YanıtlaSil