12 Ağustos 2016 Cuma

Daha Taşlar Yerinden Oynamamışken... Ramazan Bayramı 2016 ve devamı..


Bizim için bayram demek nine ve dedelerin hoşgörü sofrasına oturup sadece karnımızı değil ruhumuzu da doyurmak demek.. Toplanan bayram harçlıklarını bayramın sonuna gelmeden bitirmek demek.. Büyüklerin gönüllerini ve duasını aldıktan sonra... Memleketimin her karışını dinmek bilmeyen bir merakla gezmek demek... 



Bir çay bahçesinde gazoz içmek, yanından geçtiğimiz ağacı okşamak, çiçekleri öpüp koklamak demek.. Ve vatanımın kendine has musikisini dinlemek gezdiğimiz her yerde..


Kapıları görüvermek sonra... Umuda, iç huzuruna, ruh zenginliğine açılan kapıları...Büyüklüğüyle ihtişamı, küçüklüğüyle tevazuyu söyleyen kapıları. Kültürümüze has 'eşik' ten geçmenin en güzel temsili kapıları... Hakikati beslemeyen kapıları kapat gitsin!



Kuruluş amacı ticari hatta kapitalist, kendisi plastik, dayattığı tüketim olan mekanlara da gitmek bazen. İki güzel hatır uğruna..


Mikrofon diye, şarkı söylemek diye, dans etmek diye 'deli' ce hevesleri olan 
bir çiçeğin karaokesini dinlemek gerekir; zira çiçek başını güneşe uzatmak ister..


Mekanın plastikliği içeride yaptırılan -güya- aktivitelerle devam eder. Parmak kadar lego figürü yapımına rehberlik eden görevlinin yüzünden düşen parçaları çocuklar görmez, refakat edenler önemsemez, harcanıp giden sadece para değil duygulardır..


'Şehir tatmin eder' diyor yol arkadaşım. Sanırım taşrada yaşamanın verdiği bir özlem bu. İstanbul... Şehirlerin şahı.. Sen hastayken meskunlarını iyileştirebilir misin? Kıymetin idraklerin üstündeyken, bu sorunun cevabı da sendedir..


Daha taşlar yerinden oynamamışken... Bu blogun yazarı da pek çok anne gibi; bozulabilen gıda tüketebilmeyi zenginlik olarak görüp 'deli'ce seviniyordu. Balkonda unutulan bir tencere çorbanın 4 günde bu hale dönüşebilmesi mutluluk, gözlem, izah sebebiydi.


Akşam güneşini karşılarına alıp, ayaklarını toprağa basıp, sırtını dağlara verip sallanabilmek; dünyanın en güzel hislerinden biriydi sadece.. 


Ve biz kaçıp Yesrib'e sığınıyorduk yine; Yesrib bahane oluyordu, bir kitaba sığınıyorduk...
Çeşmek be zen sitare, ezmen mekon kenare (yıldızım göz kırp. benden uzak olma)... Dilaver Cebeci-Sitare






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder