3 Şubat 2016 Çarşamba

Ehliyet, göz-kulak ve aklın yerini tutmaz evlat! The Karate Kid 1984



Ah şu her şeyi "acaba nasıl etkilenirler, aldıkları mesaj bilinç altlarında neye yol açar, içinde bulundukları zor durumlardan çıkmalarına nasıl yardımcı olsam?" süzgeçlerinden geçirebileceğini zanneden anne zihniyeti... 
Nazan Bekiroğlu'nun Mücellası' nda söylediği gibi "Evladının yorulduğu yerde han yapabileceğine" vehmeden ve acizliklerini kendine yük eden ana yüreği... 
Oğulçenin film seçerken belli tercihleri var; esas karakterin annesi ölmeyecek, sefalet olmayacak... 
Bu sebeple daha da seçici davranıyorum. Biz yine seyredecek film arıyorduk. Karşımıza bu film çıktı. Çocukluğumda izleyip çok beğenmiştim. O günleri düşününce hemen, gösterildiğinin ertesi günü okuldaki çoğu erkek çocukların karateci çocuk gibi alınlarına bant takışlarını hatırladım. Akşam filmi babalarına anlattıklarında yol arkadaşımın hatırladığı ise daha çok güldürdü bizi; onların muhitindeki bütün erkek çocukları da ertesi günü o denge pozisyonunu yapıyorlarmış. Filmde bir adı vardı ama aklıma gelmedi şimdi :-)
Filmden bana kalanlar;,
-Bir şeyi yapmayı gerçekten istiyorsan/ihtiyaç hissediyorsan; muhakkak yaparsın. Becerebilmek için elinden geleni yaparsın. O kadar çok çalışırsın ki yorgunluğun sana tatlı gelir.
-Mücadeleden asla vazgeçmezsen ancak hedefine ulaşabilirsin. Ki bu çoğu zaman yorgunluk, acı çekmek, hayal kırıklığına uğrasan da pes etmemek, demektir.
-Ustan, rehberin, öğreticin ne kadar iyi, ne kadar ehil, ne kadar saf niyetli olursa olsun neticede insandır. Çekilmiş acıları, içine attıkları vardır. Hataları vardır. Zaafları vardır. Onun tökezlediği yerde bile bunları kabullenip kendin için, çalışmaktan vazgeçmemelisin. Bu iç denetim gibi bir şey aslında. Rehberin yanında yokken de varmış gibi yoluna devam etme kabiliyeti. Bunu çocuklarım için çok çok çok istiyorum. Allah nasip etsin.. 
-Denge hayatın her alanı için geçer akçe, emniyet sibobu. Önce ayakta durmayı öğrenmelisin, diğer eksikler yavaş yavaş tamamlanır. 
-Her insanın çekirdek ailesi dışında tecrübelerinden istifade edebileceği,, ailesinden bile sakladıklarını anlatabileceği bir büyüğü olmalı. İşte bu çok zor. İnşallah diyelim. 
-Genç arı genç çiçeklerden bal üretmek zorunda...
Çok beğensem de neticede bu bir film. Kültürümüzün temsilcisi olan yapımcılar bile ailemizle örtüşmeyen filmler çekebiliyorken yabancı bir senaryodan mükemmellik beklemek saflık olur herhalde. Hakkında konuşarak, üzerinden bir kaç saat geçip de hafiften sindirildikten sonra değerlendirmesini yaparak seyredilmelidir. Yanlışları olsa da mesajını vermeye çalıştığı doğrular önemlidir çünkü. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder