10 Şubat 2016 Çarşamba

Edirne' yi Gezmeye Bahane Çookkk :-)) Edirne Müzesi...


Oğulçenin diş tedavisi Edirne Diş Hekimliği Fakültesi'nde yapılıyor. Her ne kadar tedavisini şimdi doğru bir hekimle yürütüyor olsak da, daha önce korkutulduğu için tedavi yavaş ilerliyor. Bu sayede biz de her ay Edirne'nin yollarını tutmuş oluyoruz. Tam 'alan razı satan razı' ile ifade edilebilecek durumlar..



Bir şehre kitapçısından girilir... desek.. Çok mu iddialı? Belki evet.. Ama en azından bizim aile için şehrin ilk görülecek yerleri sahaflar, kitapçılar oluyor. Buraya kızçeyle ilk defa geldik. Cürmümüzce kitaplar seçtik. Üniversite'nin yeni yapılmış çarşısının içindeki 'Ana Kitapçısı'; çalışanları da son derece anlayışlı ve yardım sever. Aranılan pek çok sahada kitap bulmak mümkün. 


Bu kitap bizim için kısa günün uzun kârı.. Defter de kimin nasibi bilemiyorum, kendim için aldım, ihtiyaç olunca kullanmak için. Ama böyle başlangıçlar bazen hiç aklımıza gelmeyen insanların nasiplerini çekmesiyle neticeleniyor :-))




Çocuklarımla dışarı gezmelerinin en sevdiğim yanlarından biri de tarihi camilere yol düşürmek. Tabii ki müze ziyareti gibi değil, yaşayan tarih olarak. 


Bir minik zeytin dalını gagasına almış güvercin.. Dünyanın üzerine konmak kolay! Bil bakalım şu gösterdiğim yer neresi?


Bindiğimiz minübüsten Selimiye Camii' ne gitmek üzere indiğimizde, ne arka sokakların cazibesinden ne de şehir müzesinden haberimiz vardı. Gezmeyi sevince insan, alıcılarını kaşif ruhuyla açıyor.. Özellikle oğulçe, farklı bir şehre gittiğimizde oranın şehir müzesini gezmeyi çok seviyor. Gördükleriyle şehir hakkında yorumlar yapıyor..


Müzenin bahçesinden..


Oturma odası...


Gelin odası..



Dönem kıyafetleri...


Gelinlik...


Kemik ve tahtadan kaşıklar..


Hamam odası...


Osmanlı dönemine ait silahlar. Tabii ki oğulçenin en dikkatini çeken bölüm oldu. Tüfeklerin bu kadar incelikli süslenmesine şaşırdı. Fotoğrafta en altta görülen uzun dirsekliklere hayran oldu.


Burada benim en çok dikkatimi çeken sürmedanlık ve bir kapağı açık olarak görünen boya (şimdinin farı) kutusuydu. Kızçe ise hiç fark etmediğim para kesesini işaret etti ve 'içinde para kalmııışşş!' dedi. :-))


Kadın süsleri bölümünden bir ilginç ayrıntı daha. Bu uzun çubuklu eşya, o zamanın gelinlerinin düğünden sonra yüz görümlüğü alana kadar beylerinden yüzlerini gizlemeleri amacıyla kullanılıyormuş. Ne kadar estetik...


Mutfak eşyaları..


Türklük öncesi dönemden heykeller..

Müze'den ilgimizi çeken ayrıntılardan bazıları bunlardı. Daha çok fotoğraf var ama sonlara doğru telefonumun şarjı azaldığı için çekim kalitesi düştü. Ama bu tarz müzelerin arkeolojik bölümlerinde icat ettiğimiz bir oyun var; severek oynuyoruz. Sergilenen figürlerin zamanında ne işe yaradığını tahmin etmece! Vitrinin köşesindeki künyeden bakıp tahminlerimizi kontrol etmek benim vazifem. Oğulçe yaşı itibariyle daha iyi bu oyunda fakat kızçe de takı ve kıyafet vitrinlerine çok çok ilgili :-)



Selimiye... Geçmişin şahidi geleceğimin duacısısın. Ne kadar gerçeksin...


Selimiye Camii'nin iç kısmı. Şadırvan başı.


Caminin iç kısmı.



Caminin içine akseden ışık oyunları...


Çocuk her yerde çocuk :-)) Gittiğimiz her yerde arkadaş bulmaya mahir evlatlarım camilerde de bunu devam ettirdiler. Eski Cami'de oynanan ebelemece Selimiye'de saklambaça dönüştü. Gün sonunda 'Anne, biz camileri çok seviyoruz' dediler. Nasip et Rabbim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder