28 Mayıs 2015 Perşembe

Çocuk Penceremden 'Geleneksel Tıp' Festivali...


Geçenlerde yine İstanbul'daydık... Annemin pek bir hevesle yaptığı planlar ve babamın desteği neticesinde bol eğlenceli, heyecanlı bir hafta geçirdik. 
Neymiş efendim, annem Tıbbi Bitkiler Bahçesi' nin bir zamanlar kursiyeriymiş, öğrendiklerini ailemizin herbir ferdine uygulamaktan mutlu olurmuşmuş, merak en iyi öğretmenmiş ve keşfetme hissini her daim beslemek lazımmışmış... Bu ilk gidişimiz değil tabii ki, fakat kardeşimle birlikte bu kadar eğlenmişliğimiz azdır :-)


Bunlar bizim bez bebeklerimiz; Kınalı Hasan ve İnci minci kim birinci! Bebeklerin kenarları doldurma payı bırakacak kadar dikilmişti. İçlerini silikonla doldurduktan sonra kalan kısmı biz diktik. En azından denedik. Ben hayatımda ilk kez iğne tuttum ve dikiş diktim. Kardeşime annemin yardım ettiğini söylememe gerek yok tabii :-)



Burada da çamuru suyla yumuşatıp istediğimiz şeyleri; ben çömlek, kardeşim yıldız, yaptık. Kuruması için güneşte beklettik. Sonra bize verilen seramik saksıları akrilik boya ile boyadık. 


Marakas atöylesi dediler, biz zaten tuvalet kağıdı rulolarıyla yapıyoruz, dedik. Pek de gelesimiz yoktu ammaaaa burada işler farklıymış tabii ki. Tahta malzemelerle çalışmak ve sonrasında boyamak çok daha eğlenceliydi. Atöyle eğitmenimiz hazırladığımız marakasları bize hediye etmesi için şart öne sürdü; bir soru soracaktı ve bilenler marakasını hak etmiş sayılacaktı. Soru; Bu tür oyuncaklar bir ağaçtan yapılır, bu öyle bir ağaçtır ki upuzundur, geniiiiişş yaprakları vardır, adı baştan ve sondan aynı okunur. Bu ağacın adı nedir? Ben bilemedim de annem niye bilemedi şaştım kaldım. Çok düşündü doğrusu. En sonunda 5 yaşındaki bir arkadaştan yardım aldı :-) KAVAAAAK!!!


Bu sefer de keçeden defter yapıyoruz. Bütün çalışmaları en ufak bir yardım almadan, hiç kimse karışmadan, şarkılar söyleyerek ve de tamamen kendim olarak yapmak beni çok mutlu etti :-)



Annemin ve bizim festival boyunca ürettiklerimiz :-) Bebekler, marakas, bez çanta, keçeden ayn-ı safa çiçeği tablosu, saksılar, keçe defter..


Atöylerden kalan zamanlarımızda, annemin deyişiyle 'baba-ana ocağı ziyaretleri, kısacık ama sıcacık dost sohbetleri, içimize nakşetmek üzere soluduğumuz sokak sokak, semt semt İstanbul havası, iddialarına mahsus mekanlar, canım Boğaziçi... hasıl- ı kelâm; davetkâr İstanbul...' gezileri yaptık. 


Bakırköy Botanik Bahçesi.. Bakırköy Metro durağının yanı başında, ulaşımı çok kolay bir yer. Yukarıda görülen yer Gölet. Havuz bisikletiyle küçük gezintiler de mümkün, kaplumbağaları beslemek de. Hatta sol üst fotoğraftaki kaplumbağa pum pum bizi taaaaa bahçenin meydanında, gölete yaklaşık 50 mt. mesafede karşıladı. Yönünü bulmasına yardım etmek için elimizde gölete kadar getirdik. Annemin elinden suya doğru bir hamle edişi vardı, görmeliydiniz. Yere bırakır bırakmaz koşarak suya daldı. Hani kaplumbağalar yavaş hayvanlardı???


Burası botanik bahçesinin fiziksel hareketliliği destekleyen ve hatta şartları zorlatan, su ve kumla bol bol oynadığımız kısmı. Biz gelirken terlik, kısa şort ve bir takım alet edavat getirdik. Cumartesi günleri hemen yakınında pazar kurulduğu için çok kalabalık oluyor, biz hafta için sabah geldik. 

Tabelada; Bedensel Engelli Çocuk Oyun Alanı, Yerimi Alacaksan Engelimi de Al! yazıyor

Farkında olmak duygu-yeteneği çok önemliymiş. İnsanı iyi insan yaparmış vs.. Annem bu konuyu uzun uzadıya anlattı ama çocuklara bu gibi konuların nasıl anlatılacağıyla ilgili öğrenmesi gereken çok şey var! itiraf edeyim, söylediklerinin çoğunu anlamadım, azını dinlemedim. Aklımda kalan sadece, parkta bahçede de olsa uyarı tabelalarını dikkate almam gerektiği. Meğer daha önce hiçbir yerde görmediğim dev salıncaklar engelli çocuklar rahatça otursun diyeymiş. Kaydırağa çıkma yolları bisikletler için değil tekerlekli sandalyeliler içinmiş. Ama peki, engelsiz çocuklar için ayrılmış koca alana rağmen, niye pek çok çocuk burada oynuyor? dedim anneme; farkındalıkları gelişmemiş, dedi. Zeytinburnu büyük parkında gördük burayı. 


Veeee benim artık hiç vazgeçemeyeceğim Harbiye Askeri Müzesi ziyaretimiz. Kardeşim buraya ilk defa geldi, o yüzden çok şaşkındı :-)

Son olarak; Geleneksel Tıp Festivali'ni çocukları da hesaba katarak düzenleyen, gerek hazırlık çalışmalarını yürüten gerekse festival esnasında hizmette sınır tanımayan Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi çalışanlarına (özellikle Tuğçe ve Merve ablalara), Festival'in çocuklarla ilgili kısmını yürüten Atölye Limon'a (özellikle Nurgün ve Aslıhan ablalara), Festival'e sponsor olan Zeytinburnu Belediyesi'ne, kardeşim ve benden ekonomik ve lojistik desteğini esirgemeyen babacığım ve anneciğime teşekkürü bir borç bilirim :-)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder