6 Ocak 2015 Salı

Bülbülü Öldürmek...


Bu filmi bir kaç hafta önce seyrettik ama çocuklarım açısından çok da etkileyici olamadığı için yazmakta acele etmedim. 
Benim açımdan oldukça tatmin edici bir filmdi. Doğrularının arkasında dimdik duran ebeveyn mesajı, bizim evimizde çocuklarımıza vermek istediğimiz değerlerin tam da başını çekiyor. 
Dikkatimi çekenleri özetleyeyim;
Küçük yerlerde yaşamanın, çocuklar açısından, özgürlük sağladığı kadar belli riskler de taşıdığını kırk sene önce çekilen filmde de görmek mümkün. Benim, insanların giderek bencilleştiği kabulüme bir uyarı oldu. 
Hakikati savunmak zaten zor iken, çocuklu bir insanın bu uğurda yaşayabileceği sıkıntıları ve buna rağmen 'gerçeğe saygı'lı duruş sergilemenin ne derece önemli ve kıymetli olduğunu hatırladım. Filmdeki avukat babanın, oğlu meşru müdafa halindeyken (12 yaşında) birini öldürme ihtimalinde bile hiç tereddüt etmeden oğlunu teslim etmeye hazırlanışı bana yıllar önce seyrettiğim 'Umutsuz Ev Kadınları' dizisinde işlenen bir olayı hatırlattı. O 'ev kadınları'ndan birinin yeni yetme (yaklaşık 15-16 yaşlarında) oğlu babasının hediye ettiği motosiklete alkollü bir şekilde binerken aşırı hız yapıyor ve kontrolünü kaybedip yaşadıkları mahallenin sakinlerinden bir yaşlı teyzeye çarpıp ölümüne sebep oluyor. Eve gelip o kadar çok ağlıyor ve annesine öyle bir duygu sömürüsü yapıyor ki kadıncağız (!) ın anne yüreği dayanamıyor ve oğlunu teslim etmiyor, görgü şahidi de olmadığı için olayın üstünü hemen örtebiliyor. Ama bu arada ne kadar üzülüyor (!), ne handikaplar yaşıyor güya... İnsanların, -özellikle- seyrine sunulan yapımların, insanın ahlaki zihin yapısında eşikler atlattığını düşünüyorum. Malum dizi, sadece bu değil pek çok dejenere edici konuda maalesef kontrolsüzce tahripler yaptı ve öyle bir atmosfer oluşturarak seyirciye verdi ki bu mesajları, insanlar izlerken karakterlere acımaktan, empati yapmaktan, akıl süzgeçlerinden geçirmeye fırsat bulamadan bilinçlerinin en diplerinde depoladılar bir çok şeyi. Kırk yıl öncesindeki adalet duygusuyla bugünün sahip çıkıcılığı arasında uçurumlar var ne yazık ki.
Filmdeki baba, oğlunun mağdur olduğu bir hadise karşısında sadece; 'Oğlum, seni hayattaki bütün kötülüklerden korumayı çok isterdim. Ama ne yazık ki bu mümkün değil..' diyebiliyor. Çocuklar, babalarının nasihatten çok daha tesirli hal ile yaşayan edebinden, ahlakından, hakkaniyetinden etkileniyor ve izinden gidiyorlar. 
Sonuç olarak, filmi telaşlı ve sabırsız kişiliğim yüzünden, bir-iki sene erken izlettim oğluma. Niyetim animasyon fimlerine mahkum olmaktan kurtarmaktı ama bu sefer de dikkat problemi yaşadı. iki sene sonra nasip olursa, tekrar birlikte izlemeyi düşünüyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder