9 Eylül 2015 Çarşamba

Yalova Gezimiz..


 

Yazacak çok şey birikti. İyi kötü çok şey... Bazıları yazılamıyor, dile gelse ele gelmiyor. İnsanın içini oyuyor ama yazıya dökülemiyor. Bazıları vaktin bereketsizliğinin, öncelik sıralamasının kurbanı. Daha hayırlı bir iş için erteleniyor. Bazıları ise Allah'a havale edilerek bilinmezlik kuyusunun dibini boyladı. Dünya imtihandır, vesselam...


Yol arkadaşımın işleri sebebiyle bu yaz İstanbul'da oldukça uzun vakit geçirdik. Çocukların deniz hasretini de yakın yerlerde giderdik. Hem çok yorulmayalım hem yollarda vakit kaybetmeyelim diye Yalova'ya gittik. 



Kumsalı da denizi de çocuklu aileler için çok uygun. Genel olarak temiz. Ve tabii biz hafta içi de bir gün kaldığımız için sakinliğinden istifade edebildik. 


Daha önce gitmediğimiz yerlerde sadece denize girip dönmeyi ailecek sevmediğimiz için güneşin dik olduğu saatlerde şehri gezmeyi tercih ettik. Gördüğünüz fotoğraflar Kağıt Müzesi'nden. Ağaçtan elde edilen talaşlar hamur haline getiriliyor. Sonra aşağıdaki makineden geçirilip kağıda dönüşüyor.



Yanlış hatırlamıyorsam (not almadığım için pişmanım) oğulçenin arkasındaku makine kağıdın son halini veriyor.


Yazının icadından kağıda basılı haline kadar kronolojik sıralamasını yapmışlar müzede. Bir yandan sıcak bir yandan sıkılan çocuklar derken her şeyin fotoğrafını çekememişim. Çektiklerimin de bazılarını oğulçe silmiş :-(


Çocuk Tiyatrosu ve Kütüphanesi
Kapalıydı, gezemedik ne yazık ki. ama camekana elimizi gölge yapıp içerisine bakmayı ihmal etmedik. İçerisi rengarenkliğiyle bile davetkardı çocuklara göre. Ama ayrıca çocukların boyunda eşyalar ve oyuncaklar da vardı.



İstanbul'a döneceğimiz gün, tepede bir köyden geçerek gidilen kaplıcalarına şöyle hızlı bir gezi yaptık. Kaplıcaların girişinden itibaren kendiliğindenlikle peyzaj iç içe karşılıyor misafirlerini. Yalova'da dikkatimi çeken şey burada da karşıma çıktı; çok fazla yaşlı ağaç var ve çok uzun boylular. 


Kaplıca hamamının hemen yanıbaşında kaynar su akıtan bu sebil vardı ama kaynar su içmeyi sevmediğim için yanına inmedim. 


Marmara bölgesinin çiçek tedarikçileri hep Yalova'dan getirdiklerini söyler dururlardı. Haklıymışlar, ne çok sera varmış, şaşırdık. Gözümüze kestirdiğimizi gezdik :-) Biz gezerken kızçe bize küstü, kendini bir köşeye atıp hayal alemine daldı...

Gündemin üzücülüğü sebebiyle haftalardır başlanıp bırakılan küçük gezi yazısı da böylece tamamlandı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder