3 Kasım 2014 Pazartesi

!Muhalefetimiz Aile Boyu! İlk Öğretim Kitaplarına Eleştirel Bakış...

Bu defa olmalı, evet bu sefer kısa bir yazı yazabilmeliyim... Ümid ediyorum :-)
Malumunuz oğulçe bu sene ilk okula başladı. Bizim evde öyle törenlerle filan kutlanmadı bu siftah, çok şükür ailemizin her ferdi gün içinde en az bir kere kitabını eline alır ve koltuğuna gömülür okuma keyfi için. Oğulçemize de istisnaları olmakla birlikte doğduğundan beri hergün ve gece kitap okuduk. Bu sorumluluğu müsait olmayan olana devretti ve neticede çok az sekteye uğradı. Kızçemiz de bu atmosferin içine doğduğu için anne karnından beri aktif dinleyicidir :-)



Sınıfımızın velileri oybirliği ile karar verdik ve ek kaynak olarak yaşlarına uygun eğitim seti aldık. Ek kaynak almakta benim açımdan bir sıkıntı yok ama bu seti almak zorunda kalmamızdan en başından beri rahatsızdım. Setin içeriğine hakim değildim tabii ki ben seçeneklerin bize de sunulmasını ve tercihimizi kendi çocuğumuza göre belirlememizi tercih ederdim ki 'zümre buna karar verdi, biz farklı davranamayız' cevabının karşısında ilk aynileşmeyle yüzyüze geldim. Şahsım hayatın birçok safhasında buna maruz kaldı fakat son yıllarda geliştirmeye çalıştığımız idrak ve farkındalık artık buna itiraz etmemi gerektiriyor. Buna rağmen aynı davranan 30 erişkin insan karşısında olduğum yerde kaldım... En azından...


Yuvamızda çocuklarla aramızda genel olarak şöyle bir dialog gelişir;
-Annneeeee canım sıkıldı
-Oyun kur evladım
-canım oyun oynamak istemiyooorrr
-Hayal kur, resim yap, mektup yaz, kardeşinle oyna, kitap oku, bahçeye çıkalım vs. vs. vs.....
Dün de böyle bir kriz anından sonra bu gördüğünüz kitabı artık tek başına okuyabildiği için gururlu olan oğulçe hevesle aldı kitabını eline ve gömüldü koltuğuna. Sonrasında odadan şöyle bir isyan başladı; 


Ben bu kitabı sevmiyorum, aynı reklamlar gibi yalan söylüyor. Olmayan şeylerde hevesimizi bırakıyor. Sanki bütün çocuklar her istediklerinde ata binip pikniğe gidiyormuş gibi gösteriyorlar. Ben de bunları gördükçe mutsuz oluyorum!!!!
Olduğum yerde kaldım bir kez daha... Çağımızın çocuklarının mahrumiyetine mi üzüleyim, daha altı yaşının sefasını süren oğulçemin geliştirdiği farkındalığa mı sevineyim, derin hissiyatı için derdini mi alayım, teselli mi edeyim, hayata mı çatayım, milyonlarca çocuğun olamadığı kadar mutluluklarına mı şükdereyim, yoksa o milyonlarca çocuktan çalınan çocukluklarına mı kahrolayım... Bilemedim...
Not: Odasına gidip; haklısın birtanem, bunu okumak zorunda değilsin, gel biz seninle başka bir kitap okuyalım, diyebildim... Kırık kanatlarımla...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder