15 Temmuz 2014 Salı

Kütüphane'den Çıktık Yola...

     2001 yılının bahar aylarında çok sevdikleri (o zamanki haliyle :-(...  ) Sultanahmet'teki Türk Edebiyatı Vakfı'nın kütüphanesinde kesişmişti yolları. Vakfın o zamanlar küçük de olsa bir kütüphanesi vardı ve kültürle-sanatla var olma gayreti gösteren gençleri aynı çatı altında toplayabiliyordu bu sayede. Biri okulda gönüllü olarak sorumlu olduğu seminer dersi için 'Toplumlar mı fertleri etkiler, fertler mi toplumları dönüştürür?' sorusuna cevap aramak için gitmişti ki yıllar sonra anlayacaktı bu sorunun da cevapsız kalmaya mahkum olan sualler kervanına dahil olduğunu... Diğeri ise fakülte bitirme tezinin çerçevesinde 'Kültür Mahfilleri' nin ve bu merkezlerdeki 'Aydınlar'ın Milli Kültürümüze tesirlerini inceliyordu. İkisi de henüz 20'li yaşlarının bütün saflığında ve acemiliğindeydiler. Genç kızın kütüphane kartlarının arasında künyesine ulaştığı fakat kütüphane görevlisinin kendisine bir türlü ulaşamadığı kitap, genç erkeğin zaten çoktan yalayıp yuttuğu ve diğer insanlara da okutmak isteyeceği bir başyapıttı ona göre. Erkek biraz daha ileri giderek sohbetin bir yerinde "Erol Güngör okumayanla bu konular sağlıklı bir şekilde konuşulamaz" diyerek kıza inceden bir sitem yollamıştı bile. 


      O zamana kadar fark edemediği mevzuları anlamaya çalışan, sürekli okuyan ama bunun için ehil bir mihmandara ihtiyacı olduğunu ancak idrak eden kız için o gün hayatında bir dönüm noktası olmuş, genç erkek de bu eksiği giderme vazifesini seve seve kabul etmişti. O günden başlayıp 2 yıl devam eden öğretmen-öğrenci bağlarını güçlendirmek için ikisi de sürekli gelişti, sürekli doldu taa kii gün gelip kızın cep telefonuna "Ey dost seni sevelden aklım gitti kaldım ben, ırmakları terk edip denizlere daldım ben..." mesajı gelene kadar. Genç kızın çağdaşlarıyla mukayese edilemeyecek kadar sınırlı olsa da var olmaya devam eden maddeci zihni o zamanlar dikey geçiş yapıp iyi bir diploma sahibi olmak, getirisi ve itibarı yüksek bir işte sürekli yükselmekle meşgul olduğu için bir an durup düşündü; 'Sahi kim bu dost?' 
     Bir süre sonra Süleymaniye'nin meşhur, şimdiki adıyla Lale Bahçesi o zamanki haliyle 'İkram' çay bahçesinde ayda bir yaptıkları sohbetin nihayetinde genç erkek ansızın içini döküvermiş ve evlenme ricasında bulunmuştu kıza. Bu satırların gün gelip çocuklarına hatıra kalacağını bilse bile yazar, üçüncü kimselere açmaktan kıskanacağı güzellikte ve zerafette olan cümleleri buraya yazmaktan imtina etmektedir.  


      Artık sular başka akmaktadır onlara göre. Mesuliyetler bir yandan toplumsal olandan ferdi olana doğru genişlerken diğer yandan can birlikteliği kurabilmek yolunda öğrenmeye yeni başlamışlardır aslında. 2006 yılının 15 Temmuzu' nda asıl yoluna giren bu eğitim süreci biri kız biri oğlan iki canparçasıyla zenginleşerek, mana bakımından derinleşerek bugün 8 yılını tamamlamıştır. 



'Hal' lerine şükrederek birlikte yaşlanmak duasındalar...


5 yorum:

  1. Allah ağızınızın tadını bozmasın ömür boyu huzurlu bir yuvanız olsun inşallah. Duygulandım :)

    YanıtlaSil
  2. Amin, sizin de... Neden duygulandın acep? Yoksa aynı zamanda aynı mekanları benzer süreçlerle yaşadığımızdan olmasın?

    YanıtlaSil
  3. Ne zarif yaşamış ve ne zarif anlatmışsınız. Mutluluğunuz daim olsun inşallah.

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. Amin.. Çok teşekkür ederim. Yolculuğumuzun sizin gördüğünüz manasıyla devam etmesi duasındayım..

    YanıtlaSil