6 Mayıs 2016 Cuma

Çocuk Kuş Gibidir...

Yazmakta çok zorlandım bu yazıyı. Okuduklarımı çocuğuma yakıştırmaktan da bu ön kabulle yaşayacaklarımı tahmin etmekten de korktum. Ama okuduğum bu son kitap oğulçemle ilgili zihnimde bir türlü yerine oturtamadığım taşlara adres gösterdi.
Kitaptan alıntılar aşağıdadır. Fakat ona geçmeden şunu belirtmek isterim; bir küçük insan olan çocuğa her hangi bir şekilde temas edecek olan herkes bilmeli ki; her çocuk farklı, özel, şahsına münhasırdır. Çocuklar da onların doğal çevresi olan aileler de kendi şartları içinde değerlendirilmelidir. Ve her ebeveyn çocuğunun yapısına göre kendi usulünü belirlemelidir.



- Kitabın temel amacı risk taşıyan çocukları size tanıtmak ve onlara yardımcı olmanıza katkıda bulunmaktır.
-Risk taşıyan çocukların ilk fark edildikleri yer okullardır.
-Tanıdığım 10 çocuktan en az biri okulla ilgili sorunları nedeniyle psikologlarla tanışmış durumda. Bu durumla ilgili olarak da ailelerin özellikle annelerin ruh sağlıklarının da iyi olduğu söylenemez.
-Kuşkusuz çocukların okulda mutlu ve başarılı olmalarını sağlamak eğitim sisteminin görevidir. Fakat çoğunluğa hitap etmediği için yaygınlaştırılması mümkün değildir. Bu nedenle söz konusu çocukların eğitimi büyük ölçüde anne babaların sorumluluğundadır.
-İndigo (farklı çocuklar) ve kristal çocuklar betimlemesi 1980 yılından beri genel kabul görmüştür. Bu çocukların belli bir amacı gerçekleştirmek ve toplumsal değişimi sağlamak üzere dünyaya geldikleri düşünülür.
-İnsan bütünsel ve analitik olarak düşünür. İnsan beyni  her iki tür algılama yetisine sahip olmasına rağmen öncelik birisinde de olabilir. Bütünsel tarza sahip çocuklar, kendilerine sunulan uyarıcıları öncelikle bir bütün olarak algılar ve daha sonra isterlerse ayrıntılara girerler. Analitikler ise önce ayrıntıları fark ederler. Bütüncül olanların özellikleri farklı çocukların özellikleriyle örtüşmektedir.
-Bu çocuklar çevrelerine karşı duyarlı ve meraklıdırlar. Sürekli neden niçin ve nasıl soruları sorarlar.
-Kural tanımaz gibi görünen bu çocuklar doğruluğuna inandıkları kurallara uyarlar ya da kendi kurallarını koyarlar. Çok fazla eğilip bükülmeye, olduklarından farklı biçimlendirmeye gelemezler. Direnemiyorsa kırılırlar. İçlerine kapanıp iletişimi koparırlar. Dışa dönük olanlar sosyal olanlar ise evden kopup dışa açılabilirler.
-Farklı çocuklarla uğraşmak zor görünmekle birlikte onların en büyük sorunu anlaşılamamaktır.
-Farklı çocuklardan zeka düzeyi yüksek olanlar ve derslere odaklanabilenler okulda başarılı olabilirler. Fakat büyük bir kısmı başarısızdır.
-Farklı çocuklar sabah okula hazırlanırken güçlük çeker. Defterinin kitabının nerede olduğndan haberi yoktur. Hangi dersi olduğunu bilmez. Okula gitmek istemediği için kahvaltıyı beğenmez. Ayakkabısını giymez, Yemek yerken ve giyinirken çok yavaş davranır. Öğretmenden de alınan negatif geri bildirimle aileyle çocuğun arası giderek açılmaya başlar.
-Beynimizin belli bölümlerindeki yapısal farklılıklar, davranışlarımızı diğer insanlardan farklı kılar.
-Son 20 yıldır beyin üzerine yapılan çalışmalar, çocukların okulda öğrenme güçlüğü çekmesi, ders dinlememesi, ödevlerini yapmaması gibi sorunların aile ve okul gibi dışsal nedenlerden çok, beynin çalışmasıyla ilgili fizyolojik nedenlerden kaynaklandığını ortaya koymuştur.
-Okulda öğrenme günlük yaşantıda yaşayarak öğrenmeden farklı beceriler gerektirir. Farklı çocukların beyinleri bu düzene uygun olarak çalışmamaktadır. Gerçek olan çocukların bu özelliklerinin doğuştan gelmesi ve kolay kolay değişmemesidir. Bu çocuklar için yapılacak en doğru iş ise oldukları gibi kabul edip onlara uygun eğitim verilmesidir.
-Sayıları hiç de az olmayan bu çocukların mutsuzluklarının temel kaynağı anlaşılamamaktır. Aileler çok normal görülen bu çocukların başarısızlığına anlam veremedikleri için kendilerini ve çocuklarını hırpalamaktadır. 


-Bu konuda bizi en çok zorlayan, beklentilerimizdir. Beklentilerimiz bazen önümüzde apaçık duran sorunu görmemize engel olur. Çocuk ailesinin beklentisini karşılayamadığını fark eder ve kendini yetersiz ve suçlu hisseder. Bu duygular onu ya depresyona sokar ya da saldırgan davranışlara yönlendirir. Sonuç değişmez. Yıllar geçtikçe sorunlar büyür. Çocuğumuzun bu şekilde ruh sağlığını bozmak istemiyorsak önce hayallerimizin yıkılmasına izin vermeliyiz. Beklentilerimizi çocuğumuzun gerçekleriyle uyumlu hale getirip çocuğumuzla birlikte mücadele etmeliyiz. 
-Okul başarısı ile hayat başarısı birbirinden ayrılmalıdır. Çocuğumuzun yaşamını mutlu, kendisiyle barışık, ilgi duyduğu işlerle geçirmesidir önemli olan. Bunu gerçekleştirebilirse, başarılı olmuş demektir. 
-Albert Einstein de öğrenme güçlüğü olan farklı çocuktu. 
-Bu farklılık onların bir tür zenginliği olmasına karşın diğer çocukların öğrenme biçimine uygun olmadığı için okulda başarısız olmaktadır. 
-Bu çocuklar için hız doğruluktan daha önemlidir. 
-Bu çocukların dikkatsizlikleri bir işi tamamlama ve düzenlemelerini güçleştirir. Zihinlerinin dağınık olması çevrelerinin de dağınık olmasına sebep olur. 
-İlgi duydukları alana çok fazla odaklanabilirler.. Unutkanlık ve dalgınlık kendi iç dünyalarına çok fazla daldıklarından kaynaklanır. 
Kitap böyle uzayıp gidiyor. Hepsini buraya aktarmam mümkün değil. Muhakkak alınası ve okunulası bir kitap. Mademki çocuklarımız bizim yarınlarımız; geleceğimize sahip çıkmak hayatidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder