30 Haziran 2015 Salı

Bu Seferki İstanbul Ziyaretimiz Tamamen Duygusal :-)


Öncelikle belirtmeliyim ki; bu yazıda sözü geçen kişiler etten ve kemikten insanlardır. Fotoğraflar büyük oranda kurgusaldır. Gezimiz esnasında o kadar çok kavgaya, huysuzluğa, aksiliğe, zahmete, yorgunluğa, sıkıntıya maruz kaldık ki pes etme noktasına ramak kalmıştı. Bu kadar güzel yakalayabildiğimiz pozların hemen öncesi ve sonrasında oğulçe kardeşine sopa fırlatmış, saçını çekmiş ağlatmış, kızçe ağabeyinin eziyetlerine bigane kalmamış, karşılığını elinden geldiğince vermiş, kardeş olarak anne babalarını çıldırtmışlardır. O fotoğrafları tabii ki buraya koymuyorum. Velhasıl, hoşça bakmaya çalıştığımız zatımızı görmekte ve hikayemizi okumaktasınız. Zira biz, yaklaşık 15 gün önce gerçekleştirdiğimiz gezimizden arta kalan yorgunluğumuzdan ancak kurtulduk ve bu fotoğrafları derlerken 'Aaaa hiç de fena geçmemiş günlerimiz' diye hayrete düştük :-)
Bu arka plan bilgisiyle, buyurun seyr-ü sefamıza...


Aylar öncesinden haberdar edilip son ana kadar katılıp katılamayacağımızın belli olmadığı, Ankara'da yaşayan sevgili Cansu Ablamın oğlunun İstanbul Süleymaniye' de bulunan Darüzziyafe' deki sünnet merasimidir. Söz konusu sünnet kutlaması olunca onur konukları da elbette çocuklar oldu.. Çocuksu yakışıklılığına haşmet katan Türk Beyi kıyafetine rağmen, arkadaşlarıyla havuz başında yaprak yarıştırırken, yakalamaca oynarken kendiliğine büründü yeğenimiz. Sevgili T.' ye kılıç kalkan çok yakıştı. 


Darüzziyafe'deki tarihi çınar.. Bu ağaçtan o bölgede hamd olsun ki çok var. Gövdesindeki derin oyukta saklanbaç oynayan, oynarken çocuk muhayyilelerine silinmez hatıralar, kıymetler kaydeden geleceğin büyükleri...


Duyan duymayan kalmasın! Şehzadebaşı Camii'nin arka bahçesindeki bu ağaç bundan böyle kızçenindir. 


Çok sevdiğimiz arkadaşlarımızın mutlu günlerine icabet etmek üzere kat ettiğimiz yol bizi tarihi değerlerimizin güzergahından geçirdi. 


Sözde bu sefer bir günlüğüne gelecektik; mevzu bahis İstanbul'sa, biz İstanbullu olunca, bütün planlar alt üst edilir ve illa ki şehrin dokusuna temasa çalışılır. Daha İstanbul otogarına varır varmaz dedesine telefon eden, karne parasının hesabını soran oğulçe biriktirdiği harçlıklarla çok şükür bu sefer kalıcı bir şey aldı ve artık mıknatıslı mini satrancı var. 


İstanbul'da doğup büyüyen, uzuuuunnn okul yıllarının tamamını tarihi yarım adada geçiren yol arkadaşları olarak ilk defa bütün bir günümüzü Kadıköy' e ayırdık ve iyi ki öyle yaptık. Kırklareli'nde açılan Nurdan Güven hanımefendinin resim sergisi çocuklarımın çok ilgisini çekmişti. Zaten resme merakı olan oğulçe, sadece resim malzemeleri satan bu oldukça büyük ve zengin dükkanı çok beğendi. Ona kalsa dükkanın tamamını satın almalıydık :-) 


Ben bile bu kadar büyük rüzgar güllerini ilk defa görmüşken onların bu ilgileri normaldi.. Birbirinden güzel defterlerin, envai çeşit kırtasiye malzemelerinin satıldığı dükkanların olduğu çarşıda kaç tur attığımızı, her seferinde ne kadar değişik ayrıntıları fark ettiğimizi hesaplamadık. 


Eski hareketliliği kalmasa da, ikinci el kitap çeşitliliği azalsa da bizim için vazgeçilmez olan Akmar Pasajı..


Kadıköy-Moda arasında ring sefer yapan tarihi tramvay.. Moda' dan Kadıköy'e inerkenki daracık sokağın sonunda görünen muhteşem deniz manzarası fotoğrafı, çıplak gözlerimin hayranlığına feda edildi.


Kızçenin Beyoğlu' ndaki Kırmızı Tramvay'la olan fotoğrafına hasedinden çatlayan oğulçenin nispet yapmasıdır.. :-)


Kuşbakışı bakıldığında bir kitabın tam sırt kısmını temsil eden bu geçit ve iki tarafımızdaki Süleymaniye kütüphanesiyle kitabı tamamlayan Rahmetli Mimar Sinan... Mekanın cennet olsun. Geçitin nihayetinde varılan yer ise Süleymaniye Camii' dir.


Evet, olacak, ümitliyiz... İlla ki bir yerlerinden değecek çocuklarım bu medeniyete.. Dua niyetine gezi, hal diliyle dua...


Elif teyzeleriyle annelerinin Süleymaniye' nin arka bahçesinde çimlere oturup hasbihale dalmalarını fırsat bilen fasülyelerim, seyranda...
Yaşattığın bütün güzellikler için hamd olsun Allah'ım..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder