26 Kasım 2014 Çarşamba

Anneliğin Bir Yanı Hüzün Makamındayım...

    Kızçenin dünyayı teşrifine bir ay kala Çapa Üniversite Hastanesi'nin bahçesinde ortopedi polikliniği ile kan alma labaratuarı arasında, kucağımızda oğulçe mekik dokuyorduk yol arkadaşımla. Doktorların şüphelendikleri ve duyacağımız halde rahatlıkla zikrettikleri hastalığın ihtimali bile çekirdek ailemizi dipsiz kuyulara atmaya yetmişti. Acıyla yeni yeni tanışmaya başlamıştık anne-babalığımızın en toy zamanlarında. Yıllar sonra, o dönemden önce ve sonra çektirdiğimiz fotoğraflara baktığımızda fark ettik ki; artık gülmelerimizin bile eski rengi yokmuş... Anladık ki evlatla imtihan 'can'la olanmış...
    Allah'a sonsuz kere hamd ederim ki hastanelerin acımasız koridorlarında hapsolmadık. Doktorların hissiyattan uzak sözlerine uzun süre maruz kalmadık. Hemşirelerin şefkatsiz ellerine teslim etmedik yavrumuzu. Yine sonsuz kere hamd ederim ki oğulçe o hastalığa yakalanmadı. Şimdi anne-baba yüreğimizin sızısı onun kendisini yaşıtlarından eksik ve geride hissetmesidir sadece. Her ne yaşarsa yaşasın mücadele edebilecek, iç huzuruyla üstesinden gelebilecek karakterde olması için elimizden geleni yapıyoruz. Allah bütün yaralı ailelere şefkatiyle muamele etsin..
    Oğulçe bizim kırılma noktamız oldu. Ne zaman bir yerinin ağrıdığından şikayet etse dışımızdan geçer inşallah, bir şey yoktur derken içimizden karamsarlık senaryoları yazıp, ondan uzaklaştığımız ilk anda da birbirimizden gözlerimizi kaçırıyoruz yol arkadaşımla. İçimize gömülüyoruz; yine susma vaktidir, tefekkür vaktidir, dua vaktidir diyoruz usulca...
    Annelik; evladının yolda yürüyüşüne, yatakta uyuyuşuna, okulda duruşuna, oynarken kendini aşikar kılışına bakıp bakıp hüzünlenmek ve evladına yine de mutlu çehrelerle umut vad etmektir, bildim... Taşıyamayacağımız yük yükleme Rabbim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder