2 Kasım 2016 Çarşamba

Bir mektup bin hikaye...


Çocuklarımıza çok şey öğretmeliyiz; kendi çocukluk özlemlerimiz, gerçekleştiremediğimiz hayallerimiz, dünyayı kurtarma hedeflerimiz vs... Yanlış ve mesnetsiz olduğunu idrak edene kadar benim de davranış biçimimdi; çocuklar yapsın! demek. Çocuklarımız kitap okumalı değil mi? Çocuklarımız farklı diller bilmeli.. Yanlışın karşısında 'hayır' diyebilmeli... İradeli olabilmeli.. Sağlıklı yemeli... Ekran bağımlısı olmamalı; hatta hiçbir şeye bağımlı olmamalı. Bağımlılığa tedbiren ilişki vaadetmemiz gerektiğine,  kitap okuması için okunan bir ortam sunabilmeye, yabancı bir dil örneğiyle farklı şeyleri öğrenebilmeleri için uyaran vermenin hayatiyetine (öğrenmeye hazır ebeveyn de temel uyarandır aslında) ve daha pek çoğuna yeni yeni uyanıyorum ben. Söylemek bilmek, bilmek uygulamak, uygulamak içselleştirebilmek, içselleştirebilmek de hal eylemek değilmiş aslında. 



Yitirdiğimiz güzel alışkanlıklarımızdan, yazılı sohbet aracı 'mektup' u yaşatmak istiyordum. Ara ara çocuklarımı mektup yazmaya ikna edebilsem de davranış biçimi haline gelmeden rahat edemedim. Niyeyse.. En sonunda aklıma geldi; ilk okuldan itibaren mektup arkadaşlarım vardı, öğretmenlerime hatta okuduğum kitapların yazarlarına mektup yazardım. 13 yaşımdayken bir gazeteye yazdığım mektup hep aklımın bir köşesinde. Üniversiteyi bitirene kadar sürdürdüm bu alışkanlığımı. Ama çocuklarım bunları bilmiyor. Yazmak için de bizi görmeye ihtiyaçları var, deyip kolları sıvadım. Şimdi imkan oldukça her hafta bir arkadaşımıza mektup yazıyoruz. Postaneye gidip ben kenara oturuyorum. Çocuklar görevliden pul istiyor. Yapıştırıyor, parasını ödüyor. Ve mutlu oluyor. 
Geçtiğimiz hafta postanenin sakin bir anına denk geldik. Gişede ihtiyacımız olan meblağda pul olmadığı için çocuklarımı bankonun arkasına davet etti görevli. Hoş geldiniz deyip ellerini sıktı. Hal hatır sordu. Bizimkiler arkaya geçebilmenin şaşkınlığından kurtulup da görevlinin normal bir insan olduğunu kolay kavrayamadı. :-)) Memur abileri oğlumun hep merak ettiği küçük bir odaya davet etti onları. Pul defterlerini çıkarıp kendilerine seçtirdi. Yanıma geldiğinde oğlum; anneeee, kocamaaannn defterler var. Bissürü pullar vaaarrr... dedi. Neydi efendim? Heyecanlı anılar küresine bir yenisi daha eklendi. :-))






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder